Skip to main content

Rollerin, işlerin, sınırların iyice üst üste bindiği hayatlarımızda altını çizmenin faydalı olduğu bir konu var ki o da multitasking yapmanın aslında kötü bir fikir olduğu.

 

Bir yandan bir şey okurken göz ucuyla da televizyon seyrediyorsanız, sanal toplantılarda kendinizi bir yandan toplantıyı dinlerken bir yandan da mail cevaplamak isterken buluyor ve böylece daha üretken olacağınızı düşünüyorsanız bilimsel araştırmalar bize gösteriyor ki bunlar dikkat ve hafızamız için aslında hiç de iyi değil.

Doğrusu şu ki zihnimiz aslında bir anda tek bir şeye odaklanabiliyor. Yani zihnimizin multitasking yapabilme becerisi yok.  Bizim multitasking zannettiğimiz şey aslında task lerin (görevlerin) aynı anda yapılması değil, zihnin bir görevden diğerine çok hızlı bir şekilde atlaması, yani dikkatin çok hızlı bir şekilde bir görevden diğerine bilinçli olarak yönlendirilmesi. Zaten aslında doğru terim de multitasking değil, taskswitching (görev değiştirme). İşin ilginç kısmı bu fikir bilgisayarların işlemci gücünün altını çizmek için yapılmış bir pazarlama hamlesinden geliyor.  Aslında bilgisayarlar da görevleri aynı anda yapmıyorlar, onlar da görevleri çok hızlı bir şekilde değiştirerek, döndürerek (task switching) şeklinde yapıyorlar ancak bunu o kadar hızlı yapıyorlar ki bu sanki hepsini aynı anda yapıyorlarmış gibi bir his yarattığı için bu özellik multitasking olarak adlandırılmış.

Bilgisayar için kullanılan bu tanımlama iş dünyasında “ne olursa olsun daha verimli ve daha üretken” çalışanlar istenmesi, insanların mekanikleşmesi sonucu aranan bir özellik haline geldi.  Çok uzun yıllar zihnin bu görevden göreve atlayabilme hali daha fazla üretkenlik ile ilişkilendirildi ve artan rekabetle de şirketler iş ilanlarına “birden fazla işi aynı anda yürütebilen, multitasking yapabilen” gibi tanımlamalar yazılarak aslında hiç de iyi bir şey olmayan bu durum yüceltildi.

Ama bilim bize tersini söylüyor. Multitasking aslında hiç iyi bir fikir değil.

Bu alanda yapılmış pek çok farklı bilimsel araştırmadan özellikle 2009 yılında Stanford’da Profesör Clifford Nass önderliğinde yapılmış çalışma oldukça ilginç.  Nass ve ekibi yaptıkları deneylerde multitaskerların yaptıkları işin toplam miktarına ve iş kalitesine baktıklarında hem iş miktarının multitasking yapmayanlara göre daha az olduğu gibi, hata oranının da daha  falza olduğunu görmüşler.  Nass ve ekibi multitasking yapanların hafızasının daha kötü olduğunu ortaya koydukları gibi buldukları en çarpıcı sonuçlardan biri de multitaskerların dikkatinin çok daha çabuk dağıldığı olmuş. Multitasking yapan kişi dikkati ordan oraya önce bilinçli olarak çevirirken, bir süre sonra, bu kişinin elinde olmaktan çıkıyor. Zihin kendi kendine, kişinin iradesi dışında atlamaya, yani istemsiz olarak dağılmaya başlıyor.

“Yani multitaskerlar aslında üretken olalım, hızlı olalım, daha çok sonuç alalım derken hem kısa hem de uzun vadede kendilerini tam tersi yönde geliştirmiş oluyorlar.”

Peki hiç multitasking yapmamak mümkün mü? Büyük ihtimalle hayır. Çünkü telefon, bilgisayar, ekran, sosyal medya, insanlar, toplantılarla dolu hayatlarımızda uyaran sayısı bu kadar çok oldukça multitasking yapma ihtimalimiz de aynı nispette artacak.  Ancak yine de bilinçli seçimlerle uyaran sayısını azaltmak, daha az multitasking yapmak, dikkat ve konsatrasyon üzerinde aktif olarak çalışmak mümkün.  Multitaskingi ne kadar azaltırsanız o kadar yanınıza kar kalacak.