Skip to main content

Bir miktar kaygı iyi olma halini olumlu etkiler. Bu nedenle kaygılı olmakla iyi olma hali arasında ters U ilişkisi dediğimiz bir ilişki vardır. Yani kararında olduğu zaman kaygı bizim için faydalıdır.

 

Mesela yarın yapacağımız bir sunum için, ya da ay sonundaki proje değerlendirme toplantısı için biraz stres olmak, bir miktar performans kaygısı yaşamak bizim için olumlu sonuç yaratır.  Böylece yapacağımız o sunum, ya da proje toplantısı için hazırlık yapacak, üzerinde çalışacak motivasyonu sağlarız, dikkatimizi ve ilgimizi yapacağımız iş üzerinde tutabiliriz.

Aynı şekilde şu andaki koronavirüs salgını için de biraz kaygılanmak bizim için iyidir.  Elleri sık yıkamak, mümkünse evde kalmak ya da çok gerekli olmadıkça evden dışarı çıkmamak, evde biraz fazladan yiyecek, temizlik malzemesi ve ilaç depolamak gibi mantıklı adımlar atmamızı sağlar. Bu önlemler hem bizi, hem de diğerlerini koruyan rasyonel ve kararında önlemlerdir.

Yıpratıcı ve olumsuz kaygı ise grafikte görüldüğü gibi belirli bir eşik geçilince ortaya çıkar. Bu durumda kaygı motive edici değil aksine paralize edici olur.

Kendi sistemimizin kaldırabileceğinden fazla kaygı yaşadığımızda ise belki daha önce de duyduğunuz savaş – kaç – don sistemi devreye girer.  Tıpkı yırtıcı bir hayvanla karşı karşıya kalan bir hayvanın vereceği tepki gibi aşırı stresli durumlarda biz de benzer tepkiler veririz. Mesela sunumu yapmayı erteleme (kaçma), ya da ne yapacağını bir türlü toparlayamayıp başlayamama (donma) davranışlarını gösterebiliriz.  Aşırı kaygılı bir sistemde planlama, karar alma, rasyonel düşünme, öğrenme gibi daha sofistike beceriler askıya alınır.  Aşırı kaygının beni sunuma hazırlanamaz hale getireceği gerçeği gibi koronavirüs için de aşırı kaygı da kafamı haberlerden kaldıramama, sinirli ve panik olup hem kendimi hem başkalarını yıpratma, belki bağışıklık sistemimi bile güçsüzleştirip hastalıklara daha açık olma anlamına gelebilir.

 Tabi ki optimal kaygı eşiği herkes için farklıdır.

Herkesin baz kaygısı, yani mizaç olarak ne kadar kaygılı hissetmeye yatkın olduğu, ya da ne kadar stres faktörü ile karşılaştıktan sonra kendi optimal kaygı eşiğini geçeceği tamamen bireye özgüdür. Bireysel olarak hepimiz farklı olduğumu gibi farklı ortam ve kişilerle de farklı tepkiler verebiliriz.  Mesela iş ortamında daha sakin kalabilen biri özel hayatında biraz daha fazla kaygılanabilir ya da bazı insanlarla kendini daha kaygılı ve güvensiz hissedebilir.

Kendi otomatik tepkilerimi, eşiğimi, davranış modellerimi bilmek için kendi içime bakmam, gözlemlemem, farketmem gerekir ki bu da işte farkındalık çalışmasının özüdür.”

Önemli not: Bu yazıda anlatılan durum herhangi bir kaygı bozukluğu olan bireyleri kapsamaz. Bir psikolojik rahatsızlık olarak kaygı bozukluğu ve kaygı bozukluğunun yarattığı işlevsizlik, iç çatışma ve anormali bir ruh sağlığı uzmanı tarafından ele alınmalıdır.